29 Mayıs 2011 Pazar

İhtara İhtar


nazlı bir ceylana hikayecikler sıralamak isterdim.onun seke seke koşmasından, o narin vücudundan, o masum bakışından...

olmadı ama, tablosunun önüne koca bir ayı oturmuş bir ressamın kağıda tavşan çizmesi kadar abes olur üstte sıraladıklarım...

evet evet tablomun karşısına değil ama 4 sene boyunca aynı sınıfta önüme, arkama, sağıma, soluma oturmuş bir mahluktan bahsedeceğim.

sınıfta önemsediğim, fikirlerine değer verdiğidim, hatta diyebilirim ki hayatımda ilk kez takvimlerin arkasındaki "bunları biliyor musunuz?" kısmındaki bilgilerin işe yaradığını üzerinde tespit ettiğim bir varlıkdı n.a...N.A onun kendisine koyduğu veciz bir o kadar da başına ve sonuna eklenen harflerle komik duruma düşecek kısaltmaydı. bu arada takvimlerin arkasında yazan ne miydi? "yetişkin bir ayu bir at kadar hızlı koşabilir" evet sırf bu yüzden n.a yı koşturacak bir iş yapmadım, yaptıysam kaçmadım...

ilk ve orta okulunu stratejik olarak anlatamayacağım merkezlerin ortasında bir kırsalda okuyan n.a dersaneye gitmeye gerek duymadan bir anadolu lisesi kazandı. hemen farkedilecek bir tipde yaratılmış olan fiziki direk gözüme çarpmıştı. tüyleri sakallaşma yolunda, göğsü gölgesinin önünde, saçları dalga ve kıvırcık karışımı bir yapıya sahip, bakışı sert, mutasyonik bir tiplemeden çıkmış...evet n.a dan bahsediyorum. eğer mevzum fiziki bir betimleme olmuş olsaydı daha çok şeyden bahsedebilirdim ama yapılmış bir ihtara aynıyla cevap vermeyle sınırlandırıyorom kendimi...

aynıyla cevap verme diyince akıllarda belirmiş bir soru işaretini kaldırmak için "aynı" ne demek açayım. n.a şahsımın davranış biçimini irdelemiş ve kendince benim tüm özellik ve yeteneklerimi şeytanlaşma yolunda kullandığımı ifade etmiş. ağzı olanın konuşması hasebiyle ve kalem tutan elin özgürlüğüne saygı anlayısımın gereği dediklerini hoş karşılıyor fakat yalanlarına doğrularımla cevap veriyorum.(pek de ciddi oldu yav)

okulun ilk yılı n.a yı sadece bana ve sınıfın büyük bir kesimine olan uzaklığı ile tanıdım. kendince bir arkadaş grubu içinde müsbet sahada hareket eder, sesinin yaşıtlarına göre kalın olmasından ötürü sık sık öğretmen geliyor havası uyandıracak tiplemeler yapardı. ortama göre davranır, ama istifini de pek bozmazdı. dediğim gibi o sıralar içindeki ayı daha ayıcık nispetinde olduğu için pek de fark edilmiyordu.

okulun ikinci yılı n.a bir kızın yanında oturarak şehevani arzularını doruk noktasına ulaştırmış fakat bunu da içine atarak gelecek yıllardaki bin bang e sermaye hazırlamıştı. şahsım bu zaman diliminde okuldan eve servsle gitmeyi bırakmıs ve otobüs tayfasına karışmıştı. gerçek tanışmamız yollarda oldu...

fifayı seven bu kardeşime sana 30 tane atarım dememle küpler binmiş ve o gün okula gitmekten vazgeçip n.a nın hayat safhasında önemli bir yeri olan söz-bir cafeye gittik. 30 atamadım ama 8 attım. n.a bundan gururla bahseder hani 30 atacaktın ne olduu... diye... samimiyet seviyemiz haddinin üstüne çıktı ve artık gerçek n.a nedir ne değildir figürü yağmur sonrası gökkuşağı gibi belirmeye başladı...

n.a ucuz peşinde, maliyeti min ve saklanılmışlığı max ederek hayat yaşayan birisiydi. söz-bir cafenin puslu ve tiner kokulu ortamında köşe bilgisayrda tüm hayat ihtiyaçlarını karşılar, ara sıra 7 metre uzaktaki kapı deliğinden içeri gözleme çalışmaları yapar ve o günlük fantezi kotasını doldurup çıkardı. fakat arkadaşları ile beraberken mdf dersanesinin altındaki kapris de takılır orada sadece fifa oynayıp rakiplerini yenmeye çalışırdı.

yavaş yavaş tanışıklığımız max noktaya ulaştıkça n.a hakkındaki fikirlerimde gelişmeye başlamıştı. kalçasıyla hemhal olmuş cüzdanın içinde tedavüle girdiğinden beri böyle zulüm görmemiş yüklü miktar para yatardı. fakat onlar uzun ısrar ve duygu sömürüsü ile ortaya çıkar ve bazen bir pideciye bazen cafeye doğru ekonomik akışa karışırdı. n.a cimrilikle cçmertliği aynı kapta eritmiş paraya kıyan fakat parasını önemseyen bir kişilikti. kendisi benim şu zamana gelmemde büyük bir paya sahiptir.

n.a nın maddi yönünü para muhabbetini çok da sevmediğim için burada keseceğim. n.a haddinden fazla cinsel yönden hrmonlarla süslenmişti. ayı dememdeki yegane faktörde budur. vücudu oksijenden çok freud un güdüsel tatmin psikozuyla yaşıyor ve yyaşatılıyordu. vakti zamanında üstte bahsettiğim kızın yanında oturmasıda kopya çekmekten çok bu sebebten ötürüydü. yoksa neden bir insan bir kızın bacağına bacağının değmesiyle bu kadar ateşlensin ki. t.g kardeşimin de belirtiği üzere telefonu konuşmaktan çok bir izleme aracı olarak kullanan n.a o telefona da illallah deditrmiş ve "abi ne olursun bırak beni at denize de temizlenip öleyim" nidaları attırmıştır. o vidyolar neydi bilmem ama a dan z ye klasörlerin içinde özenle saklanan bir vidyodan ordunun dereleri aksa yukaru kibinin çıkması abes olur. aslında olmaz n.a amatör dublörlük yetisi ile bunu da yapmış ve ordunun derelerine kendince klip çekip onuda o alfabetik ssıralı klasörlerden brinin içine atmıştı. tabi o sadece bir harf geri kalan 28 harfin içinde ne vardı hiç bilmem, bilemeyeceğim

bir insanın hormonsal yönü çok da üzerinde durulacak bir yön değildir zira karşınızdakinin özel hayatına saygının gereği bu pek de etik olmaz. efendim gel gelelim n.a nın şahsi küçük yalanlarına. n.a işine gelmeyince fena bahaneler kullanan ve bunu yaparkende gayat ciddi durabilen bir kimsedir. tek örnek vereyim çoğu zarar olur. anlaşıp okula gelmediğimiz bir zzamanda beraber dersanede ders çalışma sözleşmemize uymamış ve telefonlarımızı da "sesiniz gelmiyo" "duyamıyorum" "ha ne" gibisinden bir bahaneyle cevapsız bırakmıştı. yapacak bir şey yok gayet çoçuksu bu yalana t.g ile berabergülüp geçmiş n.a dır ne yapsa yeridir demiştik...

peki n.a nın untamadığınız bir günü var mı derseniz onu da anlatayım. kimse benden n.a nın unutamadığım günü için böyle absürük bir zaman beklemesin. benim unutamadığğım tek an o kişinin saçlarını geri yatırp tarak izlerini de hiç bozmadan jölledikten sonra okula gelmesidir. efem meksikalı kaçakçılara benzeyen şahsı ben, hala güldürür, ağlatır, üzer, mutlu eder. kişilik kayması hasıl oldu o günden beri ne dşyeyim...

neyse efem n.a bize gönderdiği yazıyı ihtar diyerek nitelendirmiş ve devam ederseniz hepinizi yakarım demiştir. bende onu uyarıyorum devam ederse fena halde devam ederim zira bu yoğurdun yalnız kaymağıdır... kağıda dokunan kalem, kibritten daha çok alev çıkartır. bu sadece bir kıvılcım eğer ihtarını tatlı bir dille noktalamazsa bende 2. bölümde seriye devam edeceğim...

Hiç yorum yok: